Futbolla müzik ilişkisi konuşuldu
10.12.2016 00:00
Hayatı yorumlama biçimi
Erdal Hoş, 'Bugün oyununun müzikle ilişkisi üzerine konuşacağız. Müzik dediğimiz şey de aslında bir oyun. Oyun dediğimiz şey aslında hayatı yorumlama biçimimiz. Müzik tam da bu zaten. Ben futbolu da bu kategoriye koyuyorum. Hayatı yorumlama biçimimizdir. Futbolun tribünde olan unsurlarından olsanız da böyle saha içerisinde olsanız da. Yani oyunlar sizin dünyayı anlama ve anlamlandırma dilinize yansır' ifadelerini kullandı.
Türkiye'de tezarühat 60'lı yıllarda başlamış
Cüneyt Kaşeler, 'Futbol ve müzik diyince benim aklıma direk tezarühatlar geliyor. Ben 1976 yılında ilk defa maça gittim. Orada bulunduğunuz zaman gruba dahil olmanız açısından en önemli şey o tezarühatları bilmenizdir. Tribünün içerisinde bir hiyerarşi vardır. Gittikçe o tezahüratların başladığı bölgeye gitmek istersiniz. Orası da biz çocukken kapalı tribündü. Milli Folklör Dergisi'nde 2009 yılında yayınlanmış Emin Kuru'nun bir araştırması var. Tezarühatın İngiltere'de çıktığı belirtiliyor. İngiltere ve Amerika kıtasında başlamış. Buradaki konu aidiyeti ve birlikte tepki vermeyi sağlamak olarak açıklanmış. Türkiye'de ise tezarühatın müzikle birlikteliği 60'lı yıllarda ?Dağ başını duman almış' marşı ile başlamış' diye konuştu.
Tribün Marşları
Ilgaz Çınar, 'Dağ başını duman almış' marşı tribün kültürümüze ilk olarak Galatasaray-Kopenhag maçıyla birlikte girdi. Hayatımda gördüğüm en iyi ?Dağ başını duman almış' okullardan ziyade bu deplasmanda söylenmişti. Mesela Galatasaray'ın bir marşı çok gaza getirici ve taraftarı bir anda sahaya yönlendiren bir tezarühattır. Bu marşın İsviçre'nin Servette takımından uyarlandığı söylenir. Servette takımının bir golcülerine söyledikleri marşın Galatasaray'a uyarlandığı ifade ediliyor. Fubol ülkesi olmayan ülkelerde çok iyi marşlar çıktığını söyleyebiliriz' diye konuştu.



