Hira 17 aylıktı. Hastalandı. Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne götürüldü. Doktor bağırsak enfeksiyonu dedi. Taburcu etti.
Vücudunda siyah benekler çıktı.Tekrar hastaneye getirildi. Bu kez teşhis kondu. Meningokok isimli ölümcül bir enfeksiyon kaptığı söylendi. Birkaç saat sonra Hira bebek melek olmuştu. Hastaneye getirildiği battaniyeye sarılıp babasının kucağına verildi. Hira bebek toprağa verildi ama Akyazılı Fatma ve Akın Güli çifti çocuklarının ihmal kurbanı olup olmadığını merak ediyor.
konu hakkında, Sezayi Matur'un yazısı
Fatma ve Akın Güli çiftinin 6-7 yıllık tedavi sonrasında, 17 ay önce dünya güzeli bir çocukları oldu.
Akyazı Konuralp Mahallesi'ndeki evleri şenlendi.
Gözleri gibi baktıkları çocuklarıyla mutlu, mesut yaşarken güzel Hira 11 Şubat Perşembe günü rahatsızlandı.
Çok yüksek olmasa da ateşi vardı.
Anne telaşlandı.
Babayı aradı.
Fırında şoför olarak çalışan Akın hemen eve koştu.
Hira'yı alıp Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne getirdiler.
Acildeki yoğunluğa rağmen bir doktor odasına ulaştılar.
Saat 17.40, ateşi 38.4'tü.
Doktor fiziki muayene sonrası bağırsak enfeksiyonu teşhisi koydu ve kan tahlilinden sonra gözlem odasında serum takılmasını istedi.
Akın, daha önce bir başka hastanede çalışmıştı.
Laboratuardan kan tahlillerini kısa sürede aldı.
Doktora götürdü.
Doktor ' Tahmin ettiğim gibi, bağırsak enfeksiyonu, korkulacak bir şey yok. Götürebilirsiniz' dedi.
Hira'nın ateşi de düşmüş 37.2 olmuştu.
Saat 18.50'de hastaneden çıktılar.
Eve gittikten sonra çocuğun vücudunda siyah-kırmızı karışımı benekler çıkmaya başladı.
Fatma ve Akın Güli, çocuklarını hemen bir battaniyeye sararak tekrar hastaneye götürdüler.
İlk teşhisi yapan doktorun önüne çocuğu bıraktılar.
Odada bir başka doktor daha vardı.
O ilk müdahaleyi yapan doktora ' Sen bu tahlili görmedin mi?' diye sordu.
Bir telaş hali vardı.
Telefonla çocuk doktoru arandı.
Eli cebinde bir doktor geldi.
Hira'ya ve tahlillere baktı.
'Hemen yoğun bakıma götürün' dedi.
Ancak personelde bir hareket yoktu.
Baba telaşla kızını kucağına aldı.
Bir odaya yönlendirdiler.
Tek yataklı bir odaydı burası.
Filmlerden gördükleri yoğun bakım havası yoktu ama öyle demişlerdi.
Doktor tekrar geldi.
Ve hemşirelere uygulayacakları tedavileri sorup ayrıldı.
Ancak hemşireler doktorun ne dediğini anlamamış olacaklar ki, kendi aralarında ne yapacaklarını tartıştılar.
Sonra serum taktılar.
Ara ara oksijen verildi.
O hareketli çocuk giderek hareketsizleşiyordu.
Kan istek formu imzalatıldı.
Kan takılacaktı.
Ancak bir türlü kan gelmedi.
Yeniden tahlil için kan alınacaktı.
Ancak çocuğun vücudundan kan çıkmıyordu.
Hemşirelere bir de temizlik görevlisi katılmış tüm çabalara rağmen kan alınamamıştı.
Herkes odadaydı.
Çocuk ananesinin kucağında, oda kalabalıktı.
Doktor tekrar geldi.
Babayı yan odaya aldı.
Teşhislerini belirti.
Meningokok denen bulaşıcı bir hastalıkmış.
Durumun iç açıcı olmadığını, her şeye hazır olmalarını söyledi.
Hastalığın bulaşıcı olduğunu ve temasta olan herkesin yazdığı ilacı kullanmasını istedi.
Akın buna rağmen hiç umudunu yitirmedi.
Nöbetçi eczaneden sözü edilen ilaç temin edildi ve içildi.
Hastaneye geldikten yaklaşık 3 saat sonra küçük Hira artık melek olmuştu?
Aile o an kendini kaybetti.
Akın hemşirelere saldırdı. Hastane ana baba günü gibiydi.
Bütün aile toplanmış Hira bebek için ağlıyordu.
Polisten yardım istendi. Akın zorlukla sakinleştirildi.
Önce adli tıp doktoru, sonra savcı gelecek dendi.
Kimse gelmedi.
Hira bebek hastaneye hasta olarak geldiği battaniyeye sarılıp babasının kucağına verildi.
Aile artık Allah'tan geleni kabul etmiş, evlerinin yolunu tutmuştu.
Acı haberi duyan eve koştu.
Cuma günüydü.
Hira bebek toprağa verilecekti.
Mahallenin imamı ortalıkta yoktu. Mahalledeki Akminare Camii'nde cenaze kılınmadığı için Büyük Cami'ye gidildi.
Cuma namazı kılındı. Tam cenaze namazı kılınacak. Akın'ın telefonu çaldı.
Arayan Cumhuriyet Polis Merkezi'nden bir polis memuruydu.
Savcı, ailenin şikayetçi olup olmadığını sordu.
Akın şu an ne yapacağını bilmediğini söyledi.
Polis de birkaç gün sonra polis merkezine gelmesini söyleyip telefonu kapattı.
Hira arkasında gözü yaşlı bir anne ve baba bırakmıştı.
Fatma ve Akın Güli'nin kafalarında çocuklarının bir ihmal kurbanı olup olmadığı sorusu dolaşıp duruyordu.
Gazeteye geldiler.
Hira'nın başına gelenleri anlattılar.
Eğer bu hastalık gerçekten söylendiği gibi bulaşıcı ise hastanede neden yeterli önlem alınmadığını, hemşirelerin ve doktorların maskesiz çalıştığını, neden olayın şüpheli ölüm olarak değerlendirilmediğini, neden bu kadar ciddi bir hastalıksa ilk muayene eden doktorun bunu neden anlamadığını, sonra gelen çocuk doktorunun lakayt tavırlarını ve daha birçok konuyu sorguladılar.
Başka Hira'lar ölmesin diye kendi yaşadıklarını anlatma ihtiyacı hissetmişler.
Şikayetçi olup, olmama konusunda ise tereddütlüler.
Ben de bu anlattıklarını yukarıdaki gibi kaleme aldım.
Onları yolcu ettikten sonra çok güvendiğim bir çocuk doktoru arkadaşıma bunları anlatıp, tahlil ve hemşire gözlem formunu gönderdim.
Öncelikle bu tahlil sonuçlarına göre, çocuğu taburcu eden doktorun hatalı bir karar verdiğini söyledi.
Ancak Hira bebek ilk hastaneye geldiğinde gerekli müdahale yapılmış olsa bile yaşam şansının çok az olduğunu belirtti. Çünkü 2 yaşın altındaki çocuklarda bu hastalık öldürücüymüş.
Çok acı bir olay.
Evlat acısı yaşayan Fatma ve Akın çiftinin Allah yardımcısı olsun.