HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 08 HAZİRAN 2025, PAZAR

SUBÜ’den İzmir Depremi raporu

SUBÜ Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından İzmir Depremi'ne
yönelik olarak hazırlanan deprem raporu yayımlandı. Raporda yönetmeliğe uygun olmadan
yapılan binalar ile kontrolsüz tadilat ve tamirat yapılan binaların yıkıldığı ve ağır hasar gördüğü
tespiti öne çıkıyor.
11.11.2020 00:00
SUBÜ’den İzmir Depremi raporu
SUBÜ’den İzmir Depremi raporu
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma

Merkezi (DAMER) tarafından, merkez üssü İzmir'in Seferihisar ilçesi açıkları olan 6,6 büyüklüğündeki

depremin ardından bölgede gerçekleştirilen gözlem ve incelenmeler neticesinde hazırlanan rapor

https://damer.subu.edu.tr/ adresinde yayımlandı. Konuya ilişkin bir basın açıklaması yapan SUBÜ

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Naci Çağlar ve DAMER Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Osman Kırtel,

merkezin hazırladığı deprem raporunu değerlendirirken, Sakarya için belirledikleri önerileri paylaştı.



Güçlendirme yeterli olmayabilir

Yıkılan ve ağır hasar alan yapıların çoğunun Bayraklı ilçesinde olduğunu vurgulayan SUBÜ Rektör

Yardımcısı Çağlar, "Bu yapıların tasarımında kullanılması gereken en büyük yer ivmesi ise 0.400g

civarında iken bölgede ölçülen yer ivmesi 0,108g olarak belirlendi. Bu bize bölgedeki yıkım ve

hasarların yapı kalitesi ile ilgili olduğunu gösteriyor. Deprem esnasında tamamen göçerek yıkılan

binalar dikkate alındığında, bu binaların 2000 yılı öncesinde inşa edildiğini ve düz donatı ile birlikte çok

düşük kalitede beton kullanıldığını gözlemledik. Marmara Bölgesi'nde 2000 öncesi inşa edilmiş olan 3

bin binadan karot alınarak yapılan bir araştırmada beton dayanımı 8-10 MPa (mega paskal) civarında

bulunmuştu. 2000 yılı öncesi inşa edilmiş binaların tamamının riskli olduğu söyleyemeyeceğimiz gibi

2000 yılından sonra yapılan yapıların tamamının da güvenli olduğunu söyleyemeyiz. Genel olarak ise

2000 öncesinde deprem güvenli olmayan yapıların daha yaygın olduğunu, 2000 sonrası yapılan

yapılarda ise deprem güvenli yapıların daha yaygın olduğunu ifade edebiliriz. 2000 öncesi yapılarda

düz donatı kullanılmış ise beton dayanımı belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla beton dayanımı 10 mega

paskal ve altında olan binalarda güçlendirme uygulaması yerine bu binaların yıkılarak yeniden yapılması

daha doğru bir seçenek olacaktır" ifadelerini kullandı.



En büyük önlem dayanıklı yapı

Herhangi bir deprem sonrası taşıyıcı elemanlarında az ya da çok hasar oluşmuş yapıların detaylı bir

şekilde incelenerek mutlaka güçlendirilmesi ya da yeniden inşa edilmesi gerektiğini belirten Çağlar,

"Çünkü bu hasarlar, yapının depreme karşı yeteri kadar güvenli olmadığının göstergesidir. Hasarların

onarılmaması ve yapının güçlendirilmemesi durumunda yapı, olası bir depremi çok daha kötü şartlarda

karşılayacaktır. 1967 depremini hasarsız olarak atlatan birçok binanın 1999 depreminde yıkıldığını

unutmamalıyız. Ülkemizde mevcut yapı stokumuzun depremlere hazır olmadığı gerçeği geçmiş

depremlerde olduğu gibi İzmir Depremi sonrası yapılan incelemelerde de ortaya konuldu. Türkiye'de

depremlerde meydana gelen can kayıplarının hemen hemen tamamı yapıların hasar görüp yıkılmasından

kaynaklanıyor. Bu nedenle deprem zararlarını azaltmada en önemli adım, mevcut yapıları depreme karşı

güvenli hale getirmek ve yeni yapılacak binaları depreme dayanıklı olarak inşa etmektir."



Bina sahibi binasını tanımalı

Depreme hazırlık noktasında yetkililerin görev ve sorumluluklarının yanı sıra bina sahiplerinin de

sorumlulukları bulunduğunun altını çizen Çağlar, "Vatandaşlarımız yaşadıkları konutların depreme karşı

güvenliğinin belirlenmesi konusunda bireysel olarak da gerekli adımları bir an önce atmalılar. Bu



T.C.

SAKARYA UYGULAMALI BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ



İletişim Koordinatörlüğü

amaçla vatandaşlarımız, öncelikle içinde yaşadıkları binanın projelerini temin ederek işe koyulabilirler.

Projelerini temin etmeleri durumunda, binanın kaç yılında yapıldığı, hangi deprem yönetmeliğine göre

yapılmış olması gerektiği, çelik sınıfının ne olduğu ve beton sınıfının ne olması gerektiği gibi temel

bilgileri öğrenebilirler. Ayrıca başta hazır beton kullanılıp kullanılmadığı olmak üzere yapılarının inşa

sürecini bilmeleri ve kullanım süresi boyunca yapıya bir müdahale yapılıp yapılmadığı konusunda da

ilgili araştırmaları yapmaları faydalı olacaktır. Bu ön bilgi doğrultusunda en azından 'bilgi amaçlı'

olarak binalarının mevcut durumunu uzmanlara başvurarak öğrenmeleri gerekir."



Deprem senaryosu şart

Marmara Bölgesi'nde ve İstanbul'da yaşanacak şiddetli bir depremin Sakarya'yı derinden

etkileyebileceğini söyleyen Çağlar, "Aktif bir deprem kuşağı üzerinde bulunan şehrimiz için deprem

senaryosu çalışmalarını vakit kaybetmeden yapmalıyız. Yerel yönetimlerin planlama yapabilmeleri için

deprem tehlikesi ve buna bağlı olarak mevcut yapı stoku, ulaşım yapıları ve altyapılarda oluşabilecek

riskleri bilmeleri gerekir. Bunun için de öncelikle bina, ulaşım yapıları ve altyapı envanterini bilmeleri

gerekir. Depremler olmadan önce, yerleşim yerlerimizin yaşanması muhtemel bir büyüklükteki

depremden ne ölçüde etkilenebileceğini, mevcut yapı stokumuzun ve ulaşım hatlarımızın ne kadarının

güvenli olduğunu, oluşabilecek hasarın büyüklüğü ve güvensiz yapıların hangi bölgelerimizde

yoğunlaştığını ancak deprem senaryoları ile belirleyebiliriz. Deprem öncesi zorunluluk arz eden

iyileştirme çalışmalarının planlanmasında ve bir depremin meydana gelmesi durumunda yapılacak işler

ile alınacak önlemlerin planlanmasındaki en etkin araç deprem senaryo çalışmalarıdır."



Yönetmeliğe uygun yapılar ayakta kalıyor

Marmara Depremi'nin bir milat olduğunu ve bu deprem sonrasında birçok önemli adımın atıldığını

kaydeden DAMER Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Osman Kırtel, "Nervürlü donatı ve hazır beton

kullanımının yanı sıra zemin etüdü yapılması ve yapı denetim uygulaması da 1999 sonrasında zorunlu

hale getirildi. Bu nedenle genel olarak 2000 öncesi inşa edilmiş olan binaların daha riskli olduğu

söylenebilir.

Aslında 1975 Deprem Yönetmeliği ve sonrasında yapılan herhangi bir bina inşa edildiği

tarihteki deprem yönetmeliklerinin minimum kriterlerine uyularak yapılmış ise o binada toptan göçme

beklemiyoruz. Çünkü her ne kadar 1975 Deprem Yönetmeliğinde nervürlü donatı kullanımı zorunlu

olmasa da; deprem güvenliği açısından etriye sıklaştırılması yapılması, deprem tehlikesinin yüksek

olduğu bölgelerde minimum beton basınç dayanımının 18 MPa (mega paskal) olması gibi tanımlı

parametrelere uyulması can ve mal kayıplarını büyük oranda azaltmaktadır. İzmir Depremi ve daha

önceki depremlerin etkilediği yapılardan 1975 Deprem Yönetmeliğine uygun yapılan yapıların

çoğunluğunun depremleri hasar almadan ya da az hasarlı olarak atlattıklarını görüyoruz.

Tanımlanan

kriterlere göre yapılan yapıların hasar almadan veya yıkılmadan bu depremleri atlatabileceğini ülkece

test etmiş oluyoruz. Bu nedenle depremler sonucu meydana gelen can ve mal kayıplarının çoğunluğu

aslında teknik olarak bilinen ve tanımlanmış olan kriterlere tasarım ve/veya inşa aşamasında

uyulmaması veya yapının kullanım süresi içerisinde yapıya kontrolsüz müdahalelerde bulunması ile

açıklanabilir" diye konuştu.



Kontrolsüz tadilatlar yıkıma neden oldu

Türkiye'de yaşanan birçok deprem sonrası yapılan incelemelerde yıkılan ve ağır hasar alan yapılarda

karşılaşılan yetersizliklerin hemen hemen tamamıyla İzmir'de de karşılaştıklarını aktaran Kırtel,

"Karşılaşılan hasar tipleri ve hasar nedenleri açısından yeni bir durum söz konusu değil. Daha önceki

depremlerde olduğu gibi bu depremde de taşıyıcı elemanlarda yetersiz donatı detaylandırılması, seyrek

etriye kullanımı ve kritik bölgelerde etriye sıklaştırması yapılmaması, kötü kalitede beton kullanımı ve

işçilik hataları gibi sorunlar olduğunu belirledik. Dolayısıyla hem tasarım hem de inşaat aşamalarında

mühendislik hizmetinin yeterli seviyede alınmadığı ve ayrıca gerekli denetim ve kontrollerin yeterince



T.C.

SAKARYA UYGULAMALI BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ

İletişim Koordinatörlüğü




yapılmadığı sonucu bir kez ortaya çıktı. Deprem bölgesinde incelenen yıkılan ve ağır hasar gören

binaları hemen hemen tamamında standart ve yönetmeliklere uygun olmayan beton kullanıldığını

gözlemledik. Betonun üretiminde herhangi bir standart gözetilmediğini ve düşük dozajlı olarak

üretildiğini tespit ettik. Zemin katlardaki yumuşak/zayıf kat oluşumu ile taşıyıcı elemanlarda yapılan

kontrolsüz tahribat ve tadilatlar kısmi göçmelerin ve binaların yıkılmasının sebeplerinden. Ayrıca

binalarda çok büyük kapalı çıkmaların olması da dikkat çekici unsurlardan."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--

logo

   E-posta: bilgi(@)sakaryamedyasi.com.tr
Tüm hakları Sakarya Medyası adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr