Açıklama şu şekilde:
"Dünyanın her yerinde kadınlar ne yazık ki psikolojik, ekonomik, sosyal, siyasal, cinsel ve
yaşamsal saldırıya maruz kalmaktadır. O nedenle bugün her yerde kadınlar tarafından;
yaşamın her alanında karşılaştıkları sömürüye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ev içi ve
toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı çıkarak, dayanışma ve mücadele ruhuyla kadınlara
yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele çağrısı yapmakta, ilgili kurum ve kuruluşlara
görevlerini hatırlatmakta, yasaların değişmesi veya uygulanması için çağrı yapılmaktadır.
Yasal mevzuatımızdaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen; ülkemizde kadına yönelik
şiddetin giderek artış göstermesini endişeyle gözlemlemekteyiz. Kadınlar fiziksel, psikolojik,
ekonomik, cinsel şiddete maruz kalmakta; bunun yanında en temel İnsan Haklarından
YAŞAM hakları vahşice ihlal edilmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın varlığı önemli olmasına rağmen, daha
da önemli olan husus ise mevcut yasaların ve uluslararası mevzuatın tam olarak, tutarlılıkla
uygulanmasıdır.
Maalesef ülkemizdeki yasal düzenlemeler uygulamalara yansımamakta; siyasilerin,
Üniversitelerin, Diyanet İşleri Başkanlığının, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yaptığı
açıklamalarla kadınların yasalarla elde ettiği kazanımların uygulanabilirliği ortadan
kaldırılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu, 6284 Sayılı Yasa ve ilgili Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına
alınan Kadın Hakları kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılacağının
kamuoyu nezdinde sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması,
toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, toplumsal cinsiyet eğitim
derslerinin müfredatlarından çıkartılması gibi nedenlerle kadın mücadelesi olumsuz
etkilenmekte ve bu durum kadının insan haklarının ihlaline yol açmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için temel öğe, mevcut toplumsal zihniyetin
değiştirilmesidir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında,
bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi
gerekmektedir. Ancak pratikte devletin, zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar
oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma
altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik talepler karşısında
etkisiz kaldığını görmekteyiz.
Bu anlamda Devletin görevi yasalarımız ve uluslararası sözleşmelerle tanınan ve korunan
kadın haklarına ilişkin etkin politika oluşturmak ve yasaların eksiksiz uygulanmasını
sağlamaktır. Bu nedenle, kadına karşı şiddetin önlenmesi için Devletimizin yasaların
uygulanması hususunda taviz vermemesi, Türk Medeni Kanun'u, İstanbul Sözleşmesi ve
6284 sayılı Yasa 'da güvence altına alınan hakların tüm kurum ve kuruluşlar tarafından
eksiksiz uygulanması, Aile Hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk
uygulamalarının kabul edilmemesi, nafaka konusunda herhangi bir yasal değişiklik
yapılmaması öncelikli talebimizdir.
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin
Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü'nde, her gün olduğu gibi, kadınların
Cumhuriyet'le, Anayasa'mız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği
kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında
olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu
kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan
kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz."