''Dün o kadar stresli bir gün yaşadım ki anlatmakla bitmez. 25 yıldır gazetecilik mesleğinin içindeyim. Dün başımıza gelenleri anlatmasam olmaz.
Eğer gazeteciyseniz hukuku çok iyi bilmek zorundasınız. Hukuka aykırı haber yaparsanız cezayla karşı karşıya kalabilirsiniz. Ülkemizin bütünlüğüne, birliğine Anaysa kuralarına harfiyen uymak zorundayız. Gazeteci olarak hukuka uymak ve topluma örnek olma mecburiyetimiz var.
DHA muhabiri Aziz Güvener ile Düzceli bir imamının açtığı bir davayı takip etmek için dün öğle saatlerinde Sakarya Adliyesine gittik. Söz konusu kişi ve avukatı ile adliye önünde röportaj yapmaya başladık. Etrafımızı bir anda polis sardı.
Ne oluyor, ne yapıyorsunuzdiye söylenmeye başladılar.
Ben ara vermeden röportaja devam ettim. Adliyenin dışında olduğumuz için röportaj yapmakta bir sakınca görmedim. Çünkü Adliyenin dışında röportaj yapılmazdiye bir yasak yok.
Bireysel açılmış bir dava ile ilgili gazetecilik görevimi yerine getirirken görevli memurlar tarafından polis noktasına davet edildik.
Burada kimlik tespiti yapılması hiç hukuka uygun bir davranış değildi. Polis amirinin yaptığı psikolojik bir baskı vardı. Ya da bu amir görev sınırlarını çok iyi bilmiyordu. Çünkü bizi karakola davet ettikten bir süre sonra pardondiyerek bıraktılar.
Devlet, basın mensuplarının görevlerini rahat yapabilmesi ve haber alma hürriyetlerini sağlamak için tedbirler alır. Polis de toplumun can ve mal güvenliğini korumak ile yükümlüdür. Polislerin, basın mensuplarının görevini engelleme ya da işlerini yaptırmama gibi bir görevleri yok. Zaten gazeteciler de kendi hak ve habercilik sınırlarını iyi bilirler.
Polis, daha önce yaşanan başka bir olayda da bir gazetecinin çektiği resimleri silmesini istemişti. Sakarya?da son zamanlarda polisin basın mensuplarına karşı sergilediği bu tavır bizleri üzüyor.
Bizler kamu görevi yapıyoruz. İşimizi yaparken karakola çağrılmamız ya da gözaltına alınarak suçlu muamelesi görmemiz hiçbir suretle kabul edilemez bir olaydır.
Yazımı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası?nın 27- (1) maddesini hatırlatarak noktalıyorum: Basın hürdür, sansür edilemez!